2 Temmuz 2013 Salı

II. Dünya Savaşı’nda Lojistik ve Ulaştırmanın Önemi

Ekonomik buhrandan sonra ülkelerde ideolojik çatışmaların yarattığı kutuplaşmalar ciddi bir sorun halini almıştır. Ülkeler arasında karşı ideolojilere ezici ve ağır yaptırımlar uygulanmaya başlamıştı. Hammadde bakımından zengin ülkelere işgaller artmıştı.Böyle bir dünya da ulaştırma ve lojistik faaliyetleri çok ileri düzeye yükselmişti. Rekabet ortamı bunu etkileyen en önemli faktördü. Bu sömürge ve işgalci tavırlardan sonra ülke çıkarlarını ve ekonomilerini ayakta tutmak adına ülkeler savaşa girmekten bile çekinmeyecek hal almışlardı.
 Özellikle Almanya’daki artan nüfuz ve ekonomik sıkıntıların yarattığı işsizlik Alman hükümetini bu şekilde arayışlara sürükledi. Versay Antlaşması gereği pek çok kısıtlama Almanya’yı ekonomik ve ideolojik anlamda etkiliyordu. Bu neden ile hükümet “Hayat Sahası” politikasını izledi. Bu sayede halkına yeni yaşam alanları yaratabileceklerdi. Uzakdoğu’da durum Japonların saldırgan tavırları nedeniyle değişmekteydi. O dönemde yüz milyona yakın nüfusa sahip Japonya’nın hammaddeye ihtiyacı vardı. Savaşın başlamasının asıl nedeni bir limandı. Bunu stratejik bakımdan önemli olan noktaların işgali takip etti. Yeni ulaştırma stratejileri ortaya çıktı. Savaş kıtalar arası olduğu için askeri çıkarmalar ön plandaydı. Bu çıkarmaların gerçekleştirilmesini sağlayan lojistik stratejiler ileri noktalarda çözüm üretiyorlardı. Ülkeler artık eski dönemlerde olduğu gibi savaş meydanındaki askerleri yok etmeyi hedeflemiyorlardı. Bunun yerine askerlerin gıda, cephane, elbise, sağlık malzemesi gibi bir askerin hayatta kalmasını sağlayan ihtiyaçlarını tedarik eden nakliye araçlarını ve ikmal hatlarını ele geçirip yok etmeyi hedefliyorlardı. Bu yeni görüş sadece askerleri yok etmekle kalmadı, milyonlarca sivil halkın hayatını kaybetmesine de neden oldu.Eğer tedarik akışı kesilirse bu savaşta görüldüğü gibi insanları, en ilkel zamanlar olduğu gibi açlıktan hayatlarını kaybedebilirler.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder