Almanya artık
eskisi gibi üstün bir savaş gücü değildi. Savaş meydanında bulunan tankları
oldukça yıpranmış ve piyade birlikleri Rusya’nın coğrafi şartlarına ayak
uydurmakta oldukça zorlanıyordu. Hava kuvvetlerinin üstünlüğü hala devam
etmekteydi. Ruslar Almanlardan çok önemli bir savaş stratejisini öğrenmişlerdi.
Hitler’in de Stalingrad’a yönelmek istemesi bu planlarını çok iyi icra
edebilecekleri anlamına geliyordu.
Hitler, zamanla
Stalingrad’ı kendisiyle Stalin arasında kişisel bir kuvvet denemesi yapılacak
yer olarak görmeye başladı. Bunu yaparken de stratejik gayesini değiştirmişti.
Çünkü böyle bir hücum, Kafkaslardaki A Ordu Grubunun, Stalingrad yakınlarına
gelmesiyle mümkün olabilirdi. Bir müddet sonra, Kleist, keşif dışında, bütün
hava desteğinden yoksun kaldığından şikayet ediyordu. Çünkü lojistik hava ve
ağır topçu desteğinden mahrum bırakılmıştı.[1]
Kötü istihbarat,
Almanların harekata ilişkin bu yanlış hesaplarının olumsuz etkilerini daha da
arttırıyordu. Gerçekten Almanlar; 11 ordu, çok sayıda bağımsız mekanize
kolordu, süvari ve tank kolordusu, tank tugayı ve öteki birlikler; 13.500 top
ve havan ile 1.100 uçaksavar topu, 115 roket topçu müfrezesi, 900 tank ve 1.115
savaş uçağı ile yapacağımız Stalingrad genel karşı taarruzuna ait
hazırlıklarımızın farkına varamamışlardır.[2]
Ruslar bu sayede
kendi tank savaşı stratejileri uygulayabileceklerdi. Öncelikle Stalingrad
içlerine doğru sahte bir geri çekilme gerçekleştirdiler. Almanlar Volga
nehrinin kıyısında bulunan ve Rusların lideri olan Stalin’in adını taşıyan
manevi ve nehir taşımacılığı için önemli olan bu şehri işgal ettiler. Fakat
nehrin karşı tarafında bulunan Rus birlikleri Stalingrad’a çıkarmalar
gerçekleştiriyordu. Hitler’in savaş esnasında en saçma emirlerinden olan “Dur
ve Savaş” zihniyeti Alman Ordusunun harekat kabiliyetini oldukça kısıtlıyordu.
Bu panzer birliklerine çok aykırı bir görüştü. Fakat General PaulusFührer’in
emirlerine uyarak askerlerini bile bile ölüme terk ediyordu. Stalingrad Savaşı
artık iki ordu açısından savaşın anahtarı olarak görülüyordu. General Paulus’un
6’ncı Ordusu diğer Alman kuvvetlerinin yardıma gelemeyeceği bir noktadaydı ve
tamamen tedarik edebileceği hiçbir şey yoktu. Ruslar panzerlerden yoksun
Almanların üzerine ani bir tank harekatı düzenleyerek kuzeyden ve güneyden
olmak üzere iki koldan kuşatma altına aldılar.[3]
Güneydeki Alman
birlikleri yok edilmiş ve şehre yakın birliklerse üç aylık bir çarpışma
sonucunda kuşatılmakta olan 6’ncı Orduyu saran çemberin içine itilmişti.
Bu koşullar
altında, 4’ncü Panzer ordusunun gücünü kaybetmiş zırhlı birlikleri,
Stalingrad’ın iki taraftan kuşatılmasına engel olamadı. 23 Kasım’da 6’ncı Ordu
ve 4’ncü Panzer ordusunun bir kısmı, tamamen kuşatıldı. Çemberin içinde,
teçhizatı yıpranmış ve büyük ikmal maddeleri sıkıntısı çeken 200.000 kişilik
bir Alman kuvveti vardı. Bunlarla Güney Ordu Grubunun geri kalan kısmı arasında
40 mil derinliğinde bir Rus kuşatma hattı uzanıyordu.[4]
Bu Alman Ordusu
için çok büyük bir darbedir. Çünkü aynı taktiği kullanarak neredeyse tüm
Avrupa’yı işgal etmişlerdi. Şuan da Ruslar Yıldırım Savaşı taktiğini
uygulayarak Almanları kuşatma altına almışlardı. Üstelik Ruslar lojistik
desteklerini daha güvenli olarak gerçekleştiriyorlardı. Kuşatma altındaki Alman
Ordusunun Generali olan Paulus’un kuşatmanın ilk günlerinde yazmış olduğu
mektupta herşeyi ayrıntılı açıklıyor:
Çemberin kapanması
güneybatıda ve batıda başarılamadı. Buralarda yakında düşman girmelerinin vaki
olması kuvvetle muhtemeldir.
Cephane ve
akaryakıt bitmek üzeredir. Birçok batarya ve tanksavar silahı cephanesini
tüketti. Zamanında, yeterli ikmal yapılması da imkansız.
Eğer bütün
kuvvetler toplanarak güneyden ve kuzeyden taarruz etmekte olan düşmana imha
edici bir darbe indirilmezse, Ordu en kısa zamanda imhaya doğru gider.
Bunun için
Stalingrad’dan bütün tümenlerin ve kuzey cephesinden güçlü birliklerin derhal
çekilip alınmaları lazımdır. Doğu ve kuzey cepheleri böyle zayıf durumda daha
fazla tutunamayacakları için, er ya da geç güney batı yönünde yarma yapılması
gerekecektir. Bu takdirde çok sayıda malzeme kaybederek de, pek çok değerli
savaşçı ve hiç olmazsa bir kısım malzeme de korunacaktır.[5]
Kuşatma altındaki
Alman askerleri artık açlıktan ölmeye başlamışlardı. Hitler bu haberler
karşısında bir şeyler yapmak zorundaydı. Çünkü Stalingrad’tan gelecek kötü bir
haber Almanya’nın moralini bozmakla birlikte ırk teorilerine kesinlikle ters
olacaktı. Alman ideolojisi ırkçı olduğu için dünyadaki tek yenilmez ırk
olduklarını kabul ediyorlardı. Hitler ve Mareşal Göering birlikte kuşatma
altındaki birlikleri kurtarmak için bir plan geliştirdiler. Bu planın adı “Hava
Köprüsü” bu plan lojistik açısından çok değerli bir plandı. Tamamen kuşatma
altında bulunan bir orduya nasıl ikmal ve yardım hatları oluşturabileceğini
kanıtlamıştı. Hava Köprüsü kuşatma altındaki birliklere nakliye uçaklarıyla
yardım göndermeyi amaçlıyordu. Bu plan aslında çok mantıklıydı ama Almanlar
burada stratejik hatalar yaptılar.[6]
Yapılan hesaplardan
51’nci Kolordu için havayoluyla yeterli bir ikmal yapılmasının şüpheli, ordu
içinse tamamen imkansız olduğu ortaya çıkıyor. 31 adet JU veya başlangıçta
düşünülmüş olan diğer 100 adet JU uçağının sağlayabileceği ikmal desteği,
sadece bir damladır. Ümitlerin buna bağlanması, bir saman çöpüne tutunmak
demektir. Ordunun ikmali için lüzumlu olan çok sayıda JU uçağının nereden
sağlanacağı belirsizdir. Mevcut olsalar dahi, bu uçakların Avrupa’dan ve
kuzeyden topluca uçurulması zorunludur. Ayrıca bunların kendi yakıt ihtiyaçları
böyle çok uzun mesafelerde muazzam olur. Bu sarfın tüm savaş sevk ve idaresi
için yaratacağı operatif sonuçlar bir yana, şimdiye kadar yaşanılan yakıt
durumu müvacesinde duyulacak devasa, yakıt ihtiyacının karşılanması son derece
şüpheli görünmektedir. Düşünülmekte olan 130 uçak yerine günde 500 uçak inecek
olsa bile 1.000 tondan daha fazla malzeme taşınamaz. Bu ise, yaklaşık 200.000
kişilik, büyük savaş içinde bulunan stokları tükenmiş bir ordunun ihtiyacını
karşılamaya yetmez.[7]
İlk tahminler bu
operasyonun gerçekleşemeyeceğini kanıtlıyordu. Goering bu operasyonda başarı
elde edeceklerinin garantisini veriyordu. Hitler’de bu operasyonun başarılı
olacağı kanısındaydı. Hava Köprüsü operasyonunun detaylı olarak raporunda ne kadar
olumsuz olduğu ve planlamanın zayıf olduğu ortaya çıkmaktadır.
Madde 1.
Kuşatılmanın
başında (1942 Kasım ayının sonunda) Stalingrad kalesinin kazan mevcudu yaklaşık
260.000 kişiydi. 1942 Aralık ayının sonunda bu miktar ölümler ve havadan
tahliye edilen yaralılardan ötürü 250.000’e düştü. 6’ncı Ordu Komutanlığı
Aralık ayının sonu itibariyle günlük ikmal maddesi ihtiyacını en az iaşe ve
cephane istihkakı hesabıyla 300 ton takdir etti ve kıtaların savaş gücünü uzun
vadede korumak ve büyük savaş günleri için benzin ve cephede sağlam bir stok
ekonomisi yürütebilmek için de ayrıca günde 200 ton ikmal maddesi talep etti.
Demjansk kuşatmanın yaklaşık 100.000 kazan mevcudu için günde 400-500 ton ikmal
maddesi sarf ettiği düşünülürse, bu isteğin son derece mütevazi olduğu
söylenebilir.
Ayrıca yerel
koşullara göre hava durumu veya düşman etkisiyle havadan ikmalin birkaç gün
yapılmayacağı ve bu nedenle talep edilmiş olan günlük ortalamayı elde etmek
için diğer günlerde daha fazla ikmal maddesinin havadan nakledilmesinin
gerekebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu esasları göre kullanılmaya
hazır uçakların taşıma kapasitesi ve miktarı hesaplanmalıdır. Bu miktar,
Stalingrad’ın düşmesi halinde en az 700 ton olurdu. Fakat gerçekte
Stalingrad’ta kış ortasında havadan taşınan ikmal maddesi günlük ton ortalaması
(23.11.1942) 1.2.1943 / 100 tonun altında oldu. Kuşatılmış birliklerin silah ve
teçhizat türü cephane ve benzin ikmalinde önemli bir rol oynar.
Madde 2.
Stalingrad
Kalesi’ndeki stoklar.
6’ncı Ordu
Stalingrad civarındaki muharebelerin başlamasından bu yana (23.8.1942) tüm
ikmal alanlarında sürekli olarak elde ve avuçtakini yiyip bitirmek zorunda
kaldığı için, kuşatılma sırasında stok seviyeleri çok düşüktü. Sadece bir şehir
cephesinde, doğu istikametinde kullanılmış olan 51’nci Kolordu (vonSeydlitz),
önceden planlanan taarruzunu durdurmak ve bazı düşman hububat ambarlarına el
koymak suretiyle, daha sonra tüm kaleye yararı dokunan birkaç cephane ve
yiyecek deposuna sahipti. Bu stoklar, piyade tümenlerinin ve Romen süvari
tümenlerinin büyük at varlıklarıyla birlikte kalenin uzun bir süre dayanmasına
önemli ölçüde katkıda bulundu.
Madde 3.
Kalkış alanlarının
mesafesi.
Kuşatmanın başında
kalkış hava limanları olarak yaklaşık 100 kilometre mesafede bulunan Morosowskaja ve Tazinskaja
uçak alanları emre amade bulunuyordu. Kullanılmaya hazır durumda olan uçaklar,
bu alanlardan herhalde ortalama üç kez çıkış yapabilmişti. Morosowskaja ve
Tazinskaja devamlı olarak emre amade bulunmuş da olsaydı, kullanıma hazır uçak
sayısının çok az oluşu karşısında 25.1.1943’e kadar talep olunan günlük
ortalama 500 tonluk ikmal maddesi miktarına yaklaşık olarak dahi erişilemezdi.
Esasen, bu iki hava alanını Stalingrad Kalesi’nin kurtarılmasına kadar düşmana
karşı savunulması imkanı, baştan itibaren son derece şüpheli mütalaa
edilmekteydi.
Düşman tarafından
Tazinskaja ve Morosowskaja’nın ele geçirilmesinden sonra kalkış alanlarının
300-400 kilometre uzaklıktaki havaalanlarına, yani Salsk(burası daha sonra
terkedilmek zorunda kalındı), Sswerewo, Nowotscherkask, Stalino,
Konstantinowka’ya intikal ettirilmesi gerekti. Bir limanın tesisi ve gerekli
ulaşım malzemesiyle ikmali zaman aldığı için, deneyim kalkış hava limanlarının
başka bir yere intikalinin her şeyden önce kuşatılmış birlikler için ikmal
maddelerinde önemli bir düşüşü de beraberinde getirdiğini gösterdi.
Gerekli hava
korumasının menzili artık gündüzün yeterli olmadığı ve kale üzerindeki
uçaksavar savunması da gündüzleri çok kuvvetli olduğu için, kalkışlimanlarınınhalihazır
mesafeleri karşısında kullanılmaya hazır JU 52’ler ancak geceleyin birkez
uçabiliyorlardı. HE-111’ler ve Condorlar da bunukış ortasındaki güç koşullar
altında günde ortalama olarak en fazla 1 ½ uçuşa çıkardı.
Madde 4.
Kalkış ve iniş
alanlarındaki hava koşulları.
Bunlar Stalingrad
Kalesi’nin ikmalinde çok büyük rol oynadı. Başlangıçta kalkış ve iniş arasında
sadece 100 kilometrelik bir mesafe varken, hava koşulları çıkış ve iniş
sırasında pek büyük farklılıklar gösterdiği halde, daha sonraki zamanda ikmal
mesafesi 300 ve daha fazla kilometreye çıkınca durum son derece güçleşmişti.
Havanın karakteri kalkış alanlarında ve bizatihi kalede öyle değişmişti ki, her
iki faktörün de özel surette hesaplanması sorunlu oldu ve kalkış limanında, ya
da Stalingrad Kalesi’nde havanın kalkış ve inişi imkansız kılması çok sık vaki
oldu.
Stalingrad
deneyimlerine göre, kuşatılan kıtaların günlük ve düzenli ikmaline tahsis
edilen her uçaktan geceleyin uçma ve gündüzün bulutların korumasından tamamen
yararlanabilme yeteneğine sahip olması talep edilmelidir.
Madde 5.
Söz konusu olan
uçak alanlarının kalkış ve inişler için aydınlatılması.
Bir kalenin ya da
bir “kuşatma çemberi”nin savunması, onun sürekli ve düzenli ikmal edilmesine
bağlıdır. İkmalde müteaddit gün kaybı, kesin yenilgi demek olabilir. Bu
nedenle, havadan ikmal için baş koşul, bu iş için gerekli tüm uçak alanlarının
yalnız kuru havada veya donda değil, aynı zamanda çamur dönemlerinde veya uzun
süreli yağmurlu havalarda da tamamen yararlanılabilir durumda olmalarıdır.
Kasım sonundan şubat başına kadar tüm uçak alanlarında sürekli ve şiddetli don
hüküm sürdüğü ve kar yığınları zamanında yeterince kalkış ve iniş pistleri
sağlanamayacak kadar büyük olmadıkları için, bu güçlük Stalingrad Kalesi’nde
görülemedi.
Stalingrad Kalesi
başlangıçtan itibaren sadece iki uçak alanına (Pitomnik ve Passargino) sahipti.
Bu miktarın çok az olduğu meydana çıktı. Başlangıçtan itibaren gece inişleri
içinde yedek havaalanı olarak iki alan daha tesis etmek gerekirdi. Bunların
yokluğu daha sonra çok olumsuz etki yaptı. 6’ncı Ordu Komutanlığı’na bu
ihmalinden dolayı beraat kararı verilemez. Çünkü bu komutanlık Hava Kuvvetleri
tarafından Gumrak’ta bir yedek havaalanı kısa bir süre sonra düşme tehlikesine
maruz kaldığında bunu yerine getirdi. Gumrak Havaalanı’nın niçin çeşitli
noksanlıkları olduğu bu olayla açıklanabilir.
Madde 6.
Harekete hazır
uçakların miktarı ve bunların ikmal ulaşımı için büyük kapasiteleri.
Gündeliğine gelmiş
olan uçaklarla –özellikle sırf ulaştırma birliklerinde- Hava Kuvvetleri’nce Stalingrad
Kalesi’nin ikmali için emre verilen uçakların nispetsizliği o kadar büyüktü ki,
bu kış ortasında uzman personeli dahi hayrette bıraktı. Bu konuya ait nedenler
benim bilgi ve tecrübe alanımın dışında kalır. Mareşal Milch’in bu hususta
almış olduğu sert ve kesin önlemler de belirli bir işlem süresine ihtiyaçları
olduğu için, artık kaleye etkili olamıyordu.
Kalenin durumu bu
arada ilk yedi haftadaki noksan ikmalden ötürü ümitsizleşmişti.
Ancak burada bir
kez daha açıkça saptanılması gereken önemli bir husus vardır. O da, kuşatılmış
bir kıta topluluğunun ikmalinde emre amade bulunan ikmal uçaklarının toplam
miktarına değil, aksine harekete hazır uçakların miktarına önem verileceğidir.
Bunun için Mareşal Milch tarafından “Stalingrad’a Özgü Çember Düzeni” kavramı
yaratıldı. Bu kavramla, yalnız teknik durumları ve mürettebatlarının eğitim
düzeyi en güç koşullar altında dahi ikmal uçuşu icaplarının tamamen üstesinden
gelmiş olan uçaklar düşürülüyordu. Bu icaplar her durumda koşullara göre biraz
birbirinden farklı olacakları için, sözü edilen kavram daha sonraki haller için
de tavsiye olunabilir.
Madde 7.
Kalkışalanlarındaki
ikmal maddeleri ve bunların ambalaj malzemesi.
Kuşatılmış cepheler
için ikmal maddelerinin zamanında tedarik edilmesi ve bunların doğru ambalaj
malzemesiyle birlikte hazırlanması Kara Kuvvetleri Komutanlığı yetkili idari
yarbaşkanının işidir.
Ayrıca aşağıdaki
hususlar da göz önünde bulundurulur :
a.
Su
ihtiva eden konserveler değil, sadece yoğunlaştırılmış yiyecek maddeleri.
Deneyimle en iyi olduklarını kanıtlamış
olanlar:
Kutular içinde
sığır eti ve pres edilmiş kuru sebzeler, sosis, domuz yağı, iç yağı, tereyağ,
çikolata, şeker, tuz, pres edilmiş çay, vitamin tabletleri… Ancak, kuşatılan
kıtalarda yeterli miktar ve kapasitede fırın varsa, ekmek yerine un nakletmek
çok daha verimli olduğu için amaca uygundur. Stalingrad Kalesi’nde eldeki fırın
miktarı azdı. Bu nedenle kıtaların esas itibariyle hazır ekmekle ikmal edilmesi
gerekiyordu. Bu konuda peksimet en işe yarayan gıda maddesiydi.
b.
Cephane
Kuşatılmış
kıtaların cephane yerlerinin bir araya toplanmasına ilişkin taleplerin telsizle
bildirilmesi usul ittihaz edilmiştir. Fakat tecrübelere göre bu istekler ancak
24 saat sonra sonuçlandırılmaktadır. Zırh delici ve hafif sahra obüsü mühimmatı
en çok sarf ediliyor. Makineli tüfek cephanesinin şeritlere dizilmesi
gerekiyor.
c.
Benzin
Bir kuşatma
çemberindeki güç koşullar içinde tank ve normal motorlu araç benzini ikmalinde
bir ayırım yapılamayacağı için, yüksek değerli tank benzini esas itibariyle
havadan nakledilmelidir. Ayrıca kuşatılan birliklerin isteklerine uygun olarak
dizel yakıtı ve her iki yakıt deposu için doğru oranda yağ da sevkedilmelidir.
Tüm ikmal uçaklarının, çıkışlarından önce, dönüş için lazım olmayan yakıtı iniş
alanlarında bırakabilmek için tüm depoları doldurmaları gerekir. Stalingrad
deneyimlerine göre, böyle durumlar için tank motorlarımızın da uçak benzinini
sakıncasız (sübaplarınkromlaşması!) kullanacak şekilde imal ve ayar edilmeleri
herhalde hoş ve makbule geçen bir şey olurdu.
d.
Ambalaj
Malzemesi
İkmal maddeleri,
iniş alanlarındaki koşulların inişe elverişli olmayabileceği ihtimali göz
önünde tutularak, gerektiğinde uçaktan atılabilecek şekilde ambalajlanmalıdır.
Bu durum Stalingrad Kalesi’nde Ocak ayının başından itibaren meydana gelmişti.
Paraşüt tertibatlı
mutad küçük ve büyük ikmal bombalarının yanında, yine paraşüt tertibatlı ikmal
çuvalları da yiyecek atmada çok işe yaradı. Çuvalların yerleştirilmesi ve
atılmasına ünsiyet peyda ettirilmek suretiyle tüm ulaştırma uçaklarının taşıma
kabiliyetinden tamamen yararlanılabilindi. Ekmek gerektiğinde alçak irtifadan
çuvallar içinde paketlenmiş olarak paraşütsüz de atılabilmektedir. Çoğunlukla
kırılıyorsa da, insan beslenmesi için kullanılabilmektedir.
Mareşal
Milchkarargahının gayretiyle münferit çıkış alanlarındaki hava birlikleri
komutanların maiyetine yaşlı, tecrübeli kara subayları (kurmay subaylar veya
yüzbaşılar) verildi ve bunlar Kara Kuvvetleri makamlarınca ikmal maddelerini
uçaklara zamanında ve doğru olarak getirip yükletmekle görevlendirildiler. Bu
önlem son derece yararlı oldu. Pek çok sürtüşme bununla ortadan kaldırılabildi.
Sözü edilen subaylar ikmal maddelerinin zamanında ambalajlanması ve uçaklara
getirilmesi için yeterli eratın elde hazır olmasını sağladılar. Stalingrad
Kalesi’ndeki duruma göre ikmal maddelerinin paketlenmesi ve her uçak için
ayrılmış yüklere bölünmesinde etkili oldular, bu suretle de hiç olmazsa çok
lüzumlu olan tüm ikmal maddelerinden bir kısmının kaleye ulaşmasını başardılar.
O zamanki durumda ikmal dairesi memurlarının yersiz yazı ve hesap işlerinden
ötürü hasıl olan zaman kaybını önlediler. Kaleden geri dönen uçak
mürettebatından oradaki düşman durumu hakkında şahsen bilgi aldılar ve kaleden
uçakla çıkarılıp kurtulmuş olan askerlerin bakım ve korunmasını sağladılar.[8]
Böyle ağır bir
kuşatma altındaki Alman Ordusu artık pek bir etki gösteremiyordu. Savaş
raporlarında da belli olunduğu üzere yeterli lojistik destek sağlanamıyordu. Stalingrad’ta
bulunan Almanlar artık artan saldırılara dayanamayarak teslim oldular. Almanlar
bu kuşatma sonrası en büyük yenilgilerini almışlardı. Alman askerlerin morali
artık çok bozulmuştu. Eskiden olduğu gibi kendilerini yenilmez hissetmiyorlardı
artık.
[1]Macksey K. J. , Panzer
Birlikleri, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2003 s. 104
[2]Jukov G. K. , Kitle
Savaşının Ustası Mareşal Jukov, Kastaş Yayınevi, İstanbul, 2002, s.
233,234
[3]Kaynak Belgesel:
Kawai K. , Apocalypse World War 2 (The Great Landings) 5/6,
NationalGeographic, 2009
[4]Macksey K. J. , Panzer
Birlikleri, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2003 s.106, 107
[5]Jacobsen H.A. 1939-1945
Kronoloji ve Belgelerle İkinci Dünya Savaşı, Genelkurmay Basımevi,
Ankara, 1989 s. 483
[6] Kaynak Belgesel,
Apocalypse
World War 2 (The Great Landings) 5/6, NationalGeographic, 2009
[7]Jacobsen H.A.
1939-1945 Kronoloji ve Belgelerle İkinci Dünya Savaşı, Genelkurmay Basımevi,
Ankara, 1989 s. 485
[8]Jacobsen H.A.
1939-1945 Kronoloji ve Belgelerle İkinci Dünya Savaşı, Genelkurmay Basımevi,
Ankara, 1989 s. 494, 495, 496, 497, 498, 499, 500
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder