29 Temmuz 2013 Pazartesi

Stalingrad Kuşatması


Almanya artık eskisi gibi üstün bir savaş gücü değildi. Savaş meydanında bulunan tankları oldukça yıpranmış ve piyade birlikleri Rusya’nın coğrafi şartlarına ayak uydurmakta oldukça zorlanıyordu. Hava kuvvetlerinin üstünlüğü hala devam etmekteydi. Ruslar Almanlardan çok önemli bir savaş stratejisini öğrenmişlerdi. Hitler’in de Stalingrad’a yönelmek istemesi bu planlarını çok iyi icra edebilecekleri anlamına geliyordu.
Hitler, zamanla Stalingrad’ı kendisiyle Stalin arasında kişisel bir kuvvet denemesi yapılacak yer olarak görmeye başladı. Bunu yaparken de stratejik gayesini değiştirmişti. Çünkü böyle bir hücum, Kafkaslardaki A Ordu Grubunun, Stalingrad yakınlarına gelmesiyle mümkün olabilirdi. Bir müddet sonra, Kleist, keşif dışında, bütün hava desteğinden yoksun kaldığından şikayet ediyordu. Çünkü lojistik hava ve ağır topçu desteğinden mahrum bırakılmıştı.[1]
Kötü istihbarat, Almanların harekata ilişkin bu yanlış hesaplarının olumsuz etkilerini daha da arttırıyordu. Gerçekten Almanlar; 11 ordu, çok sayıda bağımsız mekanize kolordu, süvari ve tank kolordusu, tank tugayı ve öteki birlikler; 13.500 top ve havan ile 1.100 uçaksavar topu, 115 roket topçu müfrezesi, 900 tank ve 1.115 savaş uçağı ile yapacağımız Stalingrad genel karşı taarruzuna ait hazırlıklarımızın farkına varamamışlardır.[2]
Ruslar bu sayede kendi tank savaşı stratejileri uygulayabileceklerdi. Öncelikle Stalingrad içlerine doğru sahte bir geri çekilme gerçekleştirdiler. Almanlar Volga nehrinin kıyısında bulunan ve Rusların lideri olan Stalin’in adını taşıyan manevi ve nehir taşımacılığı için önemli olan bu şehri işgal ettiler. Fakat nehrin karşı tarafında bulunan Rus birlikleri Stalingrad’a çıkarmalar gerçekleştiriyordu. Hitler’in savaş esnasında en saçma emirlerinden olan “Dur ve Savaş” zihniyeti Alman Ordusunun harekat kabiliyetini oldukça kısıtlıyordu. Bu panzer birliklerine çok aykırı bir görüştü. Fakat General PaulusFührer’in emirlerine uyarak askerlerini bile bile ölüme terk ediyordu. Stalingrad Savaşı artık iki ordu açısından savaşın anahtarı olarak görülüyordu. General Paulus’un 6’ncı Ordusu diğer Alman kuvvetlerinin yardıma gelemeyeceği bir noktadaydı ve tamamen tedarik edebileceği hiçbir şey yoktu. Ruslar panzerlerden yoksun Almanların üzerine ani bir tank harekatı düzenleyerek kuzeyden ve güneyden olmak üzere iki koldan kuşatma altına aldılar.[3]
Güneydeki Alman birlikleri yok edilmiş ve şehre yakın birliklerse üç aylık bir çarpışma sonucunda kuşatılmakta olan 6’ncı Orduyu saran çemberin içine itilmişti.
Bu koşullar altında, 4’ncü Panzer ordusunun gücünü kaybetmiş zırhlı birlikleri, Stalingrad’ın iki taraftan kuşatılmasına engel olamadı. 23 Kasım’da 6’ncı Ordu ve 4’ncü Panzer ordusunun bir kısmı, tamamen kuşatıldı. Çemberin içinde, teçhizatı yıpranmış ve büyük ikmal maddeleri sıkıntısı çeken 200.000 kişilik bir Alman kuvveti vardı. Bunlarla Güney Ordu Grubunun geri kalan kısmı arasında 40 mil derinliğinde bir Rus kuşatma hattı uzanıyordu.[4]
Bu Alman Ordusu için çok büyük bir darbedir. Çünkü aynı taktiği kullanarak neredeyse tüm Avrupa’yı işgal etmişlerdi. Şuan da Ruslar Yıldırım Savaşı taktiğini uygulayarak Almanları kuşatma altına almışlardı. Üstelik Ruslar lojistik desteklerini daha güvenli olarak gerçekleştiriyorlardı. Kuşatma altındaki Alman Ordusunun Generali olan Paulus’un kuşatmanın ilk günlerinde yazmış olduğu mektupta herşeyi ayrıntılı açıklıyor:
Çemberin kapanması güneybatıda ve batıda başarılamadı. Buralarda yakında düşman girmelerinin vaki olması kuvvetle muhtemeldir.
Cephane ve akaryakıt bitmek üzeredir. Birçok batarya ve tanksavar silahı cephanesini tüketti. Zamanında, yeterli ikmal yapılması da imkansız.
Eğer bütün kuvvetler toplanarak güneyden ve kuzeyden taarruz etmekte olan düşmana imha edici bir darbe indirilmezse, Ordu en kısa zamanda imhaya doğru gider.
Bunun için Stalingrad’dan bütün tümenlerin ve kuzey cephesinden güçlü birliklerin derhal çekilip alınmaları lazımdır. Doğu ve kuzey cepheleri böyle zayıf durumda daha fazla tutunamayacakları için, er ya da geç güney batı yönünde yarma yapılması gerekecektir. Bu takdirde çok sayıda malzeme kaybederek de, pek çok değerli savaşçı ve hiç olmazsa bir kısım malzeme de korunacaktır.[5]
Kuşatma altındaki Alman askerleri artık açlıktan ölmeye başlamışlardı. Hitler bu haberler karşısında bir şeyler yapmak zorundaydı. Çünkü Stalingrad’tan gelecek kötü bir haber Almanya’nın moralini bozmakla birlikte ırk teorilerine kesinlikle ters olacaktı. Alman ideolojisi ırkçı olduğu için dünyadaki tek yenilmez ırk olduklarını kabul ediyorlardı. Hitler ve Mareşal Göering birlikte kuşatma altındaki birlikleri kurtarmak için bir plan geliştirdiler. Bu planın adı “Hava Köprüsü” bu plan lojistik açısından çok değerli bir plandı. Tamamen kuşatma altında bulunan bir orduya nasıl ikmal ve yardım hatları oluşturabileceğini kanıtlamıştı. Hava Köprüsü kuşatma altındaki birliklere nakliye uçaklarıyla yardım göndermeyi amaçlıyordu. Bu plan aslında çok mantıklıydı ama Almanlar burada stratejik hatalar yaptılar.[6]
Yapılan hesaplardan 51’nci Kolordu için havayoluyla yeterli bir ikmal yapılmasının şüpheli, ordu içinse tamamen imkansız olduğu ortaya çıkıyor. 31 adet JU veya başlangıçta düşünülmüş olan diğer 100 adet JU uçağının sağlayabileceği ikmal desteği, sadece bir damladır. Ümitlerin buna bağlanması, bir saman çöpüne tutunmak demektir. Ordunun ikmali için lüzumlu olan çok sayıda JU uçağının nereden sağlanacağı belirsizdir. Mevcut olsalar dahi, bu uçakların Avrupa’dan ve kuzeyden topluca uçurulması zorunludur. Ayrıca bunların kendi yakıt ihtiyaçları böyle çok uzun mesafelerde muazzam olur. Bu sarfın tüm savaş sevk ve idaresi için yaratacağı operatif sonuçlar bir yana, şimdiye kadar yaşanılan yakıt durumu müvacesinde duyulacak devasa, yakıt ihtiyacının karşılanması son derece şüpheli görünmektedir. Düşünülmekte olan 130 uçak yerine günde 500 uçak inecek olsa bile 1.000 tondan daha fazla malzeme taşınamaz. Bu ise, yaklaşık 200.000 kişilik, büyük savaş içinde bulunan stokları tükenmiş bir ordunun ihtiyacını karşılamaya yetmez.[7]

İlk tahminler bu operasyonun gerçekleşemeyeceğini kanıtlıyordu. Goering bu operasyonda başarı elde edeceklerinin garantisini veriyordu. Hitler’de bu operasyonun başarılı olacağı kanısındaydı. Hava Köprüsü operasyonunun detaylı olarak raporunda ne kadar olumsuz olduğu ve planlamanın zayıf olduğu ortaya çıkmaktadır.
Madde 1.
Kuşatılmanın başında (1942 Kasım ayının sonunda) Stalingrad kalesinin kazan mevcudu yaklaşık 260.000 kişiydi. 1942 Aralık ayının sonunda bu miktar ölümler ve havadan tahliye edilen yaralılardan ötürü 250.000’e düştü. 6’ncı Ordu Komutanlığı Aralık ayının sonu itibariyle günlük ikmal maddesi ihtiyacını en az iaşe ve cephane istihkakı hesabıyla 300 ton takdir etti ve kıtaların savaş gücünü uzun vadede korumak ve büyük savaş günleri için benzin ve cephede sağlam bir stok ekonomisi yürütebilmek için de ayrıca günde 200 ton ikmal maddesi talep etti. Demjansk kuşatmanın yaklaşık 100.000 kazan mevcudu için günde 400-500 ton ikmal maddesi sarf ettiği düşünülürse, bu isteğin son derece mütevazi olduğu söylenebilir.
Ayrıca yerel koşullara göre hava durumu veya düşman etkisiyle havadan ikmalin birkaç gün yapılmayacağı ve bu nedenle talep edilmiş olan günlük ortalamayı elde etmek için diğer günlerde daha fazla ikmal maddesinin havadan nakledilmesinin gerekebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu esasları göre kullanılmaya hazır uçakların taşıma kapasitesi ve miktarı hesaplanmalıdır. Bu miktar, Stalingrad’ın düşmesi halinde en az 700 ton olurdu. Fakat gerçekte Stalingrad’ta kış ortasında havadan taşınan ikmal maddesi günlük ton ortalaması (23.11.1942) 1.2.1943 / 100 tonun altında oldu. Kuşatılmış birliklerin silah ve teçhizat türü cephane ve benzin ikmalinde önemli bir rol oynar.
Madde 2.
Stalingrad Kalesi’ndeki stoklar.
6’ncı Ordu Stalingrad civarındaki muharebelerin başlamasından bu yana (23.8.1942) tüm ikmal alanlarında sürekli olarak elde ve avuçtakini yiyip bitirmek zorunda kaldığı için, kuşatılma sırasında stok seviyeleri çok düşüktü. Sadece bir şehir cephesinde, doğu istikametinde kullanılmış olan 51’nci Kolordu (vonSeydlitz), önceden planlanan taarruzunu durdurmak ve bazı düşman hububat ambarlarına el koymak suretiyle, daha sonra tüm kaleye yararı dokunan birkaç cephane ve yiyecek deposuna sahipti. Bu stoklar, piyade tümenlerinin ve Romen süvari tümenlerinin büyük at varlıklarıyla birlikte kalenin uzun bir süre dayanmasına önemli ölçüde katkıda bulundu.
Madde 3.
Kalkış alanlarının mesafesi.
Kuşatmanın başında kalkış hava limanları olarak yaklaşık 100 kilometre  mesafede bulunan Morosowskaja ve Tazinskaja uçak alanları emre amade bulunuyordu. Kullanılmaya hazır durumda olan uçaklar, bu alanlardan herhalde ortalama üç kez çıkış yapabilmişti. Morosowskaja ve Tazinskaja devamlı olarak emre amade bulunmuş da olsaydı, kullanıma hazır uçak sayısının çok az oluşu karşısında 25.1.1943’e kadar talep olunan günlük ortalama 500 tonluk ikmal maddesi miktarına yaklaşık olarak dahi erişilemezdi. Esasen, bu iki hava alanını Stalingrad Kalesi’nin kurtarılmasına kadar düşmana karşı savunulması imkanı, baştan itibaren son derece şüpheli mütalaa edilmekteydi.
Düşman tarafından Tazinskaja ve Morosowskaja’nın ele geçirilmesinden sonra kalkış alanlarının 300-400 kilometre uzaklıktaki havaalanlarına, yani Salsk(burası daha sonra terkedilmek zorunda kalındı), Sswerewo, Nowotscherkask, Stalino, Konstantinowka’ya intikal ettirilmesi gerekti. Bir limanın tesisi ve gerekli ulaşım malzemesiyle ikmali zaman aldığı için, deneyim kalkış hava limanlarının başka bir yere intikalinin her şeyden önce kuşatılmış birlikler için ikmal maddelerinde önemli bir düşüşü de beraberinde getirdiğini gösterdi.
Gerekli hava korumasının menzili artık gündüzün yeterli olmadığı ve kale üzerindeki uçaksavar savunması da gündüzleri çok kuvvetli olduğu için, kalkışlimanlarınınhalihazır mesafeleri karşısında kullanılmaya hazır JU 52’ler ancak geceleyin birkez uçabiliyorlardı. HE-111’ler ve Condorlar da bunukış ortasındaki güç koşullar altında günde ortalama olarak en fazla 1 ½ uçuşa çıkardı.

Madde 4.
Kalkış ve iniş alanlarındaki hava koşulları.
Bunlar Stalingrad Kalesi’nin ikmalinde çok büyük rol oynadı. Başlangıçta kalkış ve iniş arasında sadece 100 kilometrelik bir mesafe varken, hava koşulları çıkış ve iniş sırasında pek büyük farklılıklar gösterdiği halde, daha sonraki zamanda ikmal mesafesi 300 ve daha fazla kilometreye çıkınca durum son derece güçleşmişti. Havanın karakteri kalkış alanlarında ve bizatihi kalede öyle değişmişti ki, her iki faktörün de özel surette hesaplanması sorunlu oldu ve kalkış limanında, ya da Stalingrad Kalesi’nde havanın kalkış ve inişi imkansız kılması çok sık vaki oldu.
Stalingrad deneyimlerine göre, kuşatılan kıtaların günlük ve düzenli ikmaline tahsis edilen her uçaktan geceleyin uçma ve gündüzün bulutların korumasından tamamen yararlanabilme yeteneğine sahip olması talep edilmelidir.
Madde 5.
Söz konusu olan uçak alanlarının kalkış ve inişler için aydınlatılması.
Bir kalenin ya da bir “kuşatma çemberi”nin savunması, onun sürekli ve düzenli ikmal edilmesine bağlıdır. İkmalde müteaddit gün kaybı, kesin yenilgi demek olabilir. Bu nedenle, havadan ikmal için baş koşul, bu iş için gerekli tüm uçak alanlarının yalnız kuru havada veya donda değil, aynı zamanda çamur dönemlerinde veya uzun süreli yağmurlu havalarda da tamamen yararlanılabilir durumda olmalarıdır. Kasım sonundan şubat başına kadar tüm uçak alanlarında sürekli ve şiddetli don hüküm sürdüğü ve kar yığınları zamanında yeterince kalkış ve iniş pistleri sağlanamayacak kadar büyük olmadıkları için, bu güçlük Stalingrad Kalesi’nde görülemedi.
Stalingrad Kalesi başlangıçtan itibaren sadece iki uçak alanına (Pitomnik ve Passargino) sahipti. Bu miktarın çok az olduğu meydana çıktı. Başlangıçtan itibaren gece inişleri içinde yedek havaalanı olarak iki alan daha tesis etmek gerekirdi. Bunların yokluğu daha sonra çok olumsuz etki yaptı. 6’ncı Ordu Komutanlığı’na bu ihmalinden dolayı beraat kararı verilemez. Çünkü bu komutanlık Hava Kuvvetleri tarafından Gumrak’ta bir yedek havaalanı kısa bir süre sonra düşme tehlikesine maruz kaldığında bunu yerine getirdi. Gumrak Havaalanı’nın niçin çeşitli noksanlıkları olduğu bu olayla açıklanabilir.
Madde 6.
Harekete hazır uçakların miktarı ve bunların ikmal ulaşımı için büyük kapasiteleri.
Gündeliğine gelmiş olan uçaklarla –özellikle sırf ulaştırma birliklerinde- Hava Kuvvetleri’nce Stalingrad Kalesi’nin ikmali için emre verilen uçakların nispetsizliği o kadar büyüktü ki, bu kış ortasında uzman personeli dahi hayrette bıraktı. Bu konuya ait nedenler benim bilgi ve tecrübe alanımın dışında kalır. Mareşal Milch’in bu hususta almış olduğu sert ve kesin önlemler de belirli bir işlem süresine ihtiyaçları olduğu için, artık kaleye etkili olamıyordu.
Kalenin durumu bu arada ilk yedi haftadaki noksan ikmalden ötürü ümitsizleşmişti.
Ancak burada bir kez daha açıkça saptanılması gereken önemli bir husus vardır. O da, kuşatılmış bir kıta topluluğunun ikmalinde emre amade bulunan ikmal uçaklarının toplam miktarına değil, aksine harekete hazır uçakların miktarına önem verileceğidir. Bunun için Mareşal Milch tarafından “Stalingrad’a Özgü Çember Düzeni” kavramı yaratıldı. Bu kavramla, yalnız teknik durumları ve mürettebatlarının eğitim düzeyi en güç koşullar altında dahi ikmal uçuşu icaplarının tamamen üstesinden gelmiş olan uçaklar düşürülüyordu. Bu icaplar her durumda koşullara göre biraz birbirinden farklı olacakları için, sözü edilen kavram daha sonraki haller için de tavsiye olunabilir.
Madde 7.
Kalkışalanlarındaki ikmal maddeleri ve bunların ambalaj malzemesi.
Kuşatılmış cepheler için ikmal maddelerinin zamanında tedarik edilmesi ve bunların doğru ambalaj malzemesiyle birlikte hazırlanması Kara Kuvvetleri Komutanlığı yetkili idari yarbaşkanının işidir.
Ayrıca aşağıdaki hususlar da göz önünde bulundurulur :
a.       Su ihtiva eden konserveler değil, sadece yoğunlaştırılmış yiyecek maddeleri.
Deneyimle en iyi olduklarını kanıtlamış olanlar:
Kutular içinde sığır eti ve pres edilmiş kuru sebzeler, sosis, domuz yağı, iç yağı, tereyağ, çikolata, şeker, tuz, pres edilmiş çay, vitamin tabletleri… Ancak, kuşatılan kıtalarda yeterli miktar ve kapasitede fırın varsa, ekmek yerine un nakletmek çok daha verimli olduğu için amaca uygundur. Stalingrad Kalesi’nde eldeki fırın miktarı azdı. Bu nedenle kıtaların esas itibariyle hazır ekmekle ikmal edilmesi gerekiyordu. Bu konuda peksimet en işe yarayan gıda maddesiydi.
b.      Cephane
Kuşatılmış kıtaların cephane yerlerinin bir araya toplanmasına ilişkin taleplerin telsizle bildirilmesi usul ittihaz edilmiştir. Fakat tecrübelere göre bu istekler ancak 24 saat sonra sonuçlandırılmaktadır. Zırh delici ve hafif sahra obüsü mühimmatı en çok sarf ediliyor. Makineli tüfek cephanesinin şeritlere dizilmesi gerekiyor.



c.       Benzin
Bir kuşatma çemberindeki güç koşullar içinde tank ve normal motorlu araç benzini ikmalinde bir ayırım yapılamayacağı için, yüksek değerli tank benzini esas itibariyle havadan nakledilmelidir. Ayrıca kuşatılan birliklerin isteklerine uygun olarak dizel yakıtı ve her iki yakıt deposu için doğru oranda yağ da sevkedilmelidir. Tüm ikmal uçaklarının, çıkışlarından önce, dönüş için lazım olmayan yakıtı iniş alanlarında bırakabilmek için tüm depoları doldurmaları gerekir. Stalingrad deneyimlerine göre, böyle durumlar için tank motorlarımızın da uçak benzinini sakıncasız (sübaplarınkromlaşması!) kullanacak şekilde imal ve ayar edilmeleri herhalde hoş ve makbule geçen bir şey olurdu.
d.      Ambalaj Malzemesi
İkmal maddeleri, iniş alanlarındaki koşulların inişe elverişli olmayabileceği ihtimali göz önünde tutularak, gerektiğinde uçaktan atılabilecek şekilde ambalajlanmalıdır. Bu durum Stalingrad Kalesi’nde Ocak ayının başından itibaren meydana gelmişti.
Paraşüt tertibatlı mutad küçük ve büyük ikmal bombalarının yanında, yine paraşüt tertibatlı ikmal çuvalları da yiyecek atmada çok işe yaradı. Çuvalların yerleştirilmesi ve atılmasına ünsiyet peyda ettirilmek suretiyle tüm ulaştırma uçaklarının taşıma kabiliyetinden tamamen yararlanılabilindi. Ekmek gerektiğinde alçak irtifadan çuvallar içinde paketlenmiş olarak paraşütsüz de atılabilmektedir. Çoğunlukla kırılıyorsa da, insan beslenmesi için kullanılabilmektedir.
Mareşal Milchkarargahının gayretiyle münferit çıkış alanlarındaki hava birlikleri komutanların maiyetine yaşlı, tecrübeli kara subayları (kurmay subaylar veya yüzbaşılar) verildi ve bunlar Kara Kuvvetleri makamlarınca ikmal maddelerini uçaklara zamanında ve doğru olarak getirip yükletmekle görevlendirildiler. Bu önlem son derece yararlı oldu. Pek çok sürtüşme bununla ortadan kaldırılabildi. Sözü edilen subaylar ikmal maddelerinin zamanında ambalajlanması ve uçaklara getirilmesi için yeterli eratın elde hazır olmasını sağladılar. Stalingrad Kalesi’ndeki duruma göre ikmal maddelerinin paketlenmesi ve her uçak için ayrılmış yüklere bölünmesinde etkili oldular, bu suretle de hiç olmazsa çok lüzumlu olan tüm ikmal maddelerinden bir kısmının kaleye ulaşmasını başardılar. O zamanki durumda ikmal dairesi memurlarının yersiz yazı ve hesap işlerinden ötürü hasıl olan zaman kaybını önlediler. Kaleden geri dönen uçak mürettebatından oradaki düşman durumu hakkında şahsen bilgi aldılar ve kaleden uçakla çıkarılıp kurtulmuş olan askerlerin bakım ve korunmasını sağladılar.[8]
Böyle ağır bir kuşatma altındaki Alman Ordusu artık pek bir etki gösteremiyordu. Savaş raporlarında da belli olunduğu üzere yeterli lojistik destek sağlanamıyordu. Stalingrad’ta bulunan Almanlar artık artan saldırılara dayanamayarak teslim oldular. Almanlar bu kuşatma sonrası en büyük yenilgilerini almışlardı. Alman askerlerin morali artık çok bozulmuştu. Eskiden olduğu gibi kendilerini yenilmez hissetmiyorlardı artık.



[1]Macksey K. J. , Panzer Birlikleri, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2003 s. 104
[2]Jukov G. K. , Kitle Savaşının Ustası Mareşal Jukov, Kastaş Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 233,234
[3]Kaynak Belgesel: Kawai K. , Apocalypse World War 2 (The Great Landings) 5/6, NationalGeographic, 2009
[4]Macksey K. J. , Panzer Birlikleri, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2003 s.106, 107
[5]Jacobsen H.A. 1939-1945 Kronoloji ve Belgelerle İkinci Dünya Savaşı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1989 s. 483
[6] Kaynak Belgesel, Apocalypse World War 2 (The Great Landings) 5/6, NationalGeographic, 2009
[7]Jacobsen H.A. 1939-1945 Kronoloji ve Belgelerle İkinci Dünya Savaşı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1989 s. 485
[8]Jacobsen H.A. 1939-1945 Kronoloji ve Belgelerle İkinci Dünya Savaşı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1989 s. 494, 495, 496, 497, 498, 499, 500

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder